Monday, November 05, 2007


Burhan Ayeri

Yok edilen Ay-Yıldızlar
--------------------------------------------------------------------------------
Bazen öyle kaynaklara dalarız ki, buralardan aldığımız bilgiler belleğimize adeta çakılır. 1985 yılında - Saddam Hüseyin yönetimi- Irak'a davet edilmiştik. İran'ı nasıl dövdüklerini anlatmak için çağırmış olduklarını hemen anladık.

Biz de arada, bir günlüğüne de olsa ekipten kaçtık. Türkmen şehirleri Kerkük ve Tel Afer'e gittik. Bazılarına inanması zor gelecek ama, ısrarla mezarlık ziyareti talebinde bulunduk. Bize yardımcı olan soydaşlarımızın bile, böylesine bir istekten ödleri koptu.

TÜRKÜLERLE, HALK OYUNLARIYLA ORADAYIZ

'Altın Hızma Mülayim' artık Türk Dünyası'na mal olmuş bir türküdür. Tıpkı, bugünlere çok uygun düşen 'Kalenin dibinde üç ağaç incir, kolunda bilekçe-kelepçe- boynumda zincir' denen Tel Afer ezgisi gibi.

Anlayacağınız, resmi dairelerde, mezarlıklarda yok edilen izlerimizi 'Yöresel türkülerde ve onlara eşlik edilirken yapılan halk oyunlarında koruyabiliyoruz.'

Canımız sıkkın, çünkü asıl sesi çıkması gerekenler suskun. Ozanın dediği gibi:
'Bir ömür törpüsü, bir buzda yazı,
Zindana taşındı güzelin nazı,
Pranga dinlemez, farklı bu sızı'

Bu üç satır da Kerkük-Tel Afer-Musul üçgeninden. Kardeşlerimiz hayır diyemediler. Yanına gittiğimiz her mezar taşında Ay-Yıldız vardı. Uzun yılları kucaklayan bir 'Belge idi bunlar'.

SİNSİ PLANLAR

Şimdilerde, bunların Talabani - Barzani ikilisinin adamları tarafından yok edildiği haberlerini almak üzücü. Demek ki peşmerge bile mezarlıkların açık hava müzesi olduğunun farkında.

Tapu dairelerini yakıp-yıkmaları, tarihi reddetme gayretinin başlangıcıydı. Irak'taki bin yıllık Türkmen kentlerine 'Oralar bizim' diyebilmek için, kürtçe mezartaşları yazıp, dikmeye başladılar.

Bizim sembollerimizi taşıyanlar birer birer ortadan kaldırılmakta. Ay-Yıldızlıları, Kerkük'e taşınan adamlarına yapılan evlerin temellerine veya bahçe duvarlarına gömüyorlar. Bizler de Ankara'dakiler dahil uyuyoruz.
---------------------

Kürtçü terör örgütleri ile Ermeni katiller arasındaki eylem benzerliği sadece bununla sınırlı kalmıyor. Amerika’ nın Irak’ ı işgalinden sonra Kerkük’ e saldıran peşmergeler de hedef olarak kendilerine nüfus müdürlüğü, tapu müdürlüğü gibi devlet dairelerinin yanında, şehir mezarlığını seçmişlerdi. Bu elbette ki bilinçli bir tercihti. Zira bir yerin demografik haritasını çıkarabilmek için mezarlığına bakmanız yeterli olacaktır. Şehit Nejdet SANCAR’ ın mezarı da tahrip edilen mezarlar arasındaydı. Üstelik onarıldıktan sonra da defalarca yeniden tahrip edilmişti.

---------------------
Kerkük tarihte de bugün de Türk’tür

Türkmen Danışma Meclisi, Kerkük’ün Türklüğünü kanıtlamak için, 50 yıl öncesine ait Kürtçe yazılı bir mezar taşını getiren kişiye 1 milyon dolar ödül verme kararı aldı


Kerkük’ün Kürt şehri olduğunu iddia eden Washington bağlantılı çevrelere en iyi cevabı Prof. Dr. Nefi Demirci veriyor: “Bu kentin kimliğini öğrenmek isteyenler mezarlıklarına baksınlar.” En az 600-700 yıllık mezar taşlarının üzerinde Türkçe’den başka isim olmadığını anlatan Demirci, “Bu Kerkük’teki Türk kimliğinin en önemli belgesi. Kerkük’te tüm mahallelerin, sokakların adları Türkçedir. Tarihi eserlerin tamamı Türklere aittir. Hanların, hamamların ismi de öyle. Kürtçe ya da Arapça bir tek isim yoktur orada” diyor.

Güçleri yetmez

Prof. Dr. Nefi Demirci sözlerini şöyle sürdürüyor: “Bir şehrin veya bir toplumun kimliğini belirten şey mezar taşlarıdır, tarihi eserleridir. Bugün Kürt şehri olarak gösterilmeye çalışılan Kerkük, Saddam döneminde zorla sürgüne gönderilen Türklerin yerine Arapların getirilmesiyle önce Araplaştırılmaya çalışılmış, bugün de ABD ve Batı’nın dürtmesiyle Kürtleştirilme gayretine sahne olmuştur. Ama bu kentte tarihi kimliği değiştirmeye hiç kimsenin gücü yetmez. Kerkük’ün Türk kimliğini hiç kimse inkar edemez. 1926’da Irak Devleti’ne zoraki bağlanan bu bölgedeki insanlara sorduğunuzda tek bir cevap alırsınız: ‘Men özüm Türk’em’. Bu Türklüğünün ifadesidir.”

Küçümsemiyoruz

Türkmen Danışma Meclisi ise, Kerkük mücadelesini sürdürürken son derece önemli bir karara başvurdu: “Kerkük’te 50 yıl öncesine ait Kürtçe yazılı bir mezar taşını getiren kişiye 1 milyon dolar ödül.” Türkmen Danısma Meclisi Başkanı Prof. Dr. Ümit Akkoyunlu şunları kaydetti: “Bunu Kürt toplumunu küçümsemek için yapmıyoruz. Davamızı kanıtlamak için yapıyoruz. Çünkü, Kerkük’te Kürtlerin kökeni yok.”
----------------
Mezarlar bugünü anlatıyor gibi

Türkmen kimliklerini hemen belli eden mezar taşlarının çoğu parçalanmış, bazıları da parçalanmak üzere bekler haldeydi. Bu halleriyle de sanki Kerkük'teki Türkmenlerin bugünkü durumunu anlatmaya çalışıyorlardı. Bu yıkımı kim yaptı diye sorduğumda Mehmet'in yanıtı kesindi.

Suçlu, petrolü nedeniyle kendisi için önemli olan Kerkük'teki Türkmen ve Kürt izlerini silip yerine Arap kimliğini oturtmak isteyen Saddam Hüseyin'den başkası değildi.

Fakat Türkmenlere karşı bu tür baskılar Saddam zamanında başlamamış. Baskılar İngilizlerin idareyi ele geçirdikleri 1918 yılında başlamış, kraliyet ve cumhuriyet döneminde de aralıklarla sürerek Saddam zamanında doruğa çıkmış.

Türkmenler, geçmişte birçok acıyı paylaşmalarına rağmen, 2003'ten bu yana da Kürtlerin benzeri baskılarına maruz kaldıklarını belirtiyorlar.

0 Comments:

Post a Comment

Subscribe to Post Comments [Atom]

<< Home